|
Veya arkadaşlarınızla kelime oyunu
oynadıktan sonra, harfleri masanın üzerinde karışık bırakıp gittiğinizi
düşünelim. Geri geldiğinizde masanın üzerindeki harflerle OYUNU BEN
KAZANDIM yazdığını görseniz, bunu yazan birinin olduğunu hemen
anlarsınız. Hiçbir zaman harflerin rastgele yanyana gelerek bu anlamlı
cümleyi tesadüfen oluşturduğunu düşünmezsiniz, aynı bahçedeki çiçeklerin
tesadüfi dizilimlerle binanın ismini yazdığını düşünmeyeceğiniz gibi.
Kısacası, bir yerde bir amaca yönelik bir tasarım varsa, bunun mutlaka
bir tasarımcısı olduğunu bilirsiniz. Siz bu tasarımcıyı görmemiş
olabilirsiniz, ancak eserinden veya ardında bıraktığı izden onun
varlığını ve amacını anlarsınız.
Bu örneklerle anlatmak istediğimiz şudur:
Eğer bir yerde en ufak bir planlanmışlık varsa, orada mutlaka bir akıl
sahibinin izleri vardır. Hiçbir akıl ürünü tesadüfen oluşmaz. Örneğin
bir dağın üzerine trilyonlarca kez beyaz taşlar yuvarlasanız, bir
binanın isminin tesadüfen oluştuğunu göremezsiniz. Eğer bir yerde bir
kelime, cümle varsa, herkes kabul eder ki, mutlaka o kelime biri
tarafından yazılmıştır. Yazarsız kelime, tasarımcısı olmayan tasarım
olmaz.
İnsanın bedeni ise, bir bina isminden
veya “Oyunu ben kazandım” cümlesinden trilyonlarca kez daha kompleks bir
yapıya sahiptir ve bu karmaşık yapının kendiliğinden ya da “tesadüfen”
oluşmuş olması kesinlikle ve kesinlikle mümkün değildir. Üstelik
milyonlarca yıldır, milyarlarca canlının sahip olduğu trilyonlarca DNA,
hiçbir kusura sahip olmadan, en mükemmel haliyle yazılmakta, gözle
görülmeyecek kadar küçük bir mekana sığdırılmakta ve en akılcı şekilde
kullanılmaktadır. Öyleyse insanı da, onun hücresini de, DNA’sını da
kusursuz ve mükemmel bir şekilde planlayıp düzenleyen bir Yaratıcı
vardır. Bunun aksini iddia etmek, aklın sınırlarının dışına çıkarak,
gerçeklere, akla ve mantığa saldırmak demektir.
Oysa, ne yazık ki, harflerin kendi
kendilerine dizilip üç küçük kelimeyi bile yazabilmelerinin imkansız
olduğunu bir çırpıda söyleyecek birçok kişi, milyarlarca atomun tek tek
planlanmış bir dizilimle biraraya gelip DNA gibi muhteşem işler
başarabilen bir molekül oluşturmasının “tesadüfler” sonucu olduğu
aldatmacasını itiraz etmeden dinleyebilmektedir. Tıpkı hipnotize edilen
bir kişinin yapılan telkinle, kendisinin bir kapı, ağaç ya da kertenkele
olduğuna itiraz etmemesi, kabul etmesi gibi…
DNA’daki kusursuz yaratılışın örnekleri
bunlarla sınırlı değildir. Allah, bilgilerin DNA’da şifrelenişini çok
muhteşem ve hayranlık uyandıracak şekilde yaratmıştır.
|
Bu resimdeki gibi bir
yap-boz oyunu düşünün. Oyunun tamamlanması ve resmin ortaya çıkması için
her parçanın kendisi için ayrılmış özel yerine konması gerekmektedir.
Tıpkı bu oyunda olduğu gibi DNA molekülünde de bir canlının eksiksizce
oluşup hayatını devam ettirebilmesi için bütün nükleotidlerin kendileri
için ayrılmış özel sıralamada bulunmaları gereklidir.
Bütün parçaları etrafa
saçılmış olan bir yap-boz oyununun tesadüflerin sonucunda kendiliğinden
aşağıdaki resmi oluşturduğunu düşünmek elbette saçmadır. Ancak bir
yap-boz oyunuyla kıyaslanamayacak kadar kusursuz yaratılışa ve kompleks
bir şifreleme sistemine sahip olan DNA’nın tesadüfen oluştuğunu iddia
etmek bundan çok daha mantıksızdır.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder